şimdinin cinnetin’e

bir ceviz kabuğunda
yağmurlu günleri gördü
ağladı elleri arasında
yüzü çatladı
kimsesi kalmadı sanmıştı
içinden bir ateş düştü
inancının ortasında
yaktığı kendi değildi
inceden bir armoni
buharlaşan rüzgar
aldı onu
yanaklarından kopardı
önüne eğdi
sesini fırtınaya çaldı
sararak gerçeğin şüphesiyle
ayağa kalktı
yarda zeytin taneleri
üşüyen kırmızı anlara
kendini adayan kızlar
topraklar
hiç olmadığı kadar
gül kusar
sepetinde Glock
diğer ucunda ölüm
benliği acılarla duvar
geçit vermeyen boşluklar
soru işaretleri
umursanır mı
yolunda yolcular
nizamiye
kırkında
aklar düştü şiirine
o da bildi bunu
kim seni getirebilir ki artık
o uzak ülkenin baharından
ya da kışından
şimdinin cinnetine

imdat DEMİR